This study aims to evaluate the role of artificial intelligence (AI) systems in knowledge production not merely as a technical transformation, but as a fundamental epistemological rupture. Today, applications such as large language models and algorithmic decision-support systems do not simply imitate human cognition; they increasingly replace it, constructing an entirely new regime of knowledge. This shift alters not only the content of knowledge but also its modes of production, control mechanisms, and authority structures. The paper analyzes this transformation through the lens of “epistemic alienation,” a concept that problematizes the transition from human-centered knowledge production to post-human knowledge forms generated by opaque and unaccountable algorithmic processes. Marx’s theory of alienation is used not only as a historical analogy but as a conceptual framework to interrogate the human condition in the face of its own cognitive creations. In contrast to critical views, the optimistic narrative proposed by figures such as Marc Andreessen is examined, which frames AI as a liberating and empowering technology. Harari’s notion of “alien intelligence” is employed to highlight the ontological and epistemic departure of AI systems from human-centered cognition. By bringing together perspectives from the philosophy of knowledge, sociology of science, and critical technology studies, the article underscores the limitations of classical epistemological frameworks in addressing this novel phenomenon. Ultimately, the study argues that AI must be understood not merely as a tool or instrument, but as an emerging epistemological agent reshaping the very foundations of knowledge regimes. This reframing urges a deeper philosophical engagement with AI’s role in epistemic authority, meaning-making, and the evolving relationship between human and machine intelligences.
Epistemic alienation Artificial intelligence Alien intelligence Human-machine interaction
Bu çalışma, yapay zekâ sistemlerinin bilgi üretimindeki rolünü yalnızca teknik bir dönüşüm olarak değil, aynı zamanda epistemolojik bir kırılma olarak değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Günümüzde büyük dil modelleri ve algoritmik karar destek sistemleri gibi yapay zekâ uygulamaları, yalnızca insan bilişini taklit etmekle kalmayıp, onun yerine geçerek yeni bir bilgi rejimi inşa etmektedir. Bu süreç, bilginin içeriği kadar üretim tarzını, denetim mekanizmalarını ve otorite ilişkilerini de dönüştürmektedir. Çalışma, bu dönüşümü "epistemolojik yabancılaşma" kavramı çerçevesinde analiz etmekte; bilginin insan merkezli üretiminden, açıklanamaz ve denetlenemez algoritmik yapılar eliyle üretilen post-insani bilgi formlarına geçişi sorgulamaktadır. Marx’ın yabancılaşma kuramı, bu bağlamda yalnızca tarihsel bir benzetme olarak değil, insanın kendi üretimi karşısındaki konumunu anlamak için kavramsal bir zemin olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Marc Andreessen gibi teknolojik iyimserlik temsilcilerinin görüşleriyle, eleştirel epistemolojik yaklaşımlar karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır. Harari’nin önerdiği “alien intelligence” (yabancı zekâ) kavramı ise, yapay zekânın insani bilişten sapmasını vurgulayan alternatif bir tanımlama olarak kullanılmıştır. Çalışma, yapay zekânın bilginin mahiyeti, üretimi ve meşruiyeti üzerindeki etkilerini sorgularken, klasik bilgi kuramlarının bu yeni fenomen karşısındaki yetersizliklerine de dikkat çekmektedir. Sonuç olarak, yapay zekâyı yalnızca teknik bir araç olarak değil, bilgi rejimlerini yeniden şekillendiren bir epistemolojik özne olarak konumlandırmak gerektiği savunulmaktadır.
Epistemolojik yabancılaşma yapay zekâ yabancı zekâ insan-makine etkileşimi
-
-
-
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Bilgi Felsefesi, Bilişim Felsefesi, Teknoloji Felsefesi |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 22 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 17 Haziran 2025 |
| Kabul Tarihi | 21 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 2 |